Rüya Çağrı
madeinruya@gmail.com
Kanser tanısı almış olsun veya olmasın kişiler kanser kelimesi ile
karşılaştıklarında akıllarına ilk gelen şey ölüm olmaktadır. Günümüzde artık
biliniyor ki kanser hastalarının, ruhsal, ekonomik ve sosyal olmak üzere ağır
sonuçları olan bu hastalıkla baş etmelerinde sadece medikal destek yeterli
değildir, psikososyal müdahaleler de gereklidir. Hasta ile hekimin ilişkisinin
önemli olmasının yanı sıra hasta ile etkileşim içinde bulunan herkesin bu
hastalığın psikolojik yan etkileri ve kanserli hastalara nasıl yaklaşılması
gerektiği ile ilgili bilgi sahibi olmaları da önemlidir. Psikososyal
müdahalelerin tıbbi tedaviyle eş zamanlı yürütülmesi kanserli hastaların yaşam
kaliteleri ve kanser tedavisinin gidişatı için elzemdir.
* * *
Kanser günümüzde halen hem hastanın kendisi için hem de hasta
yakınları için baş edilmesi en zor hastalıklardan biridir. Kanser olduğunu
öğrenen hastada genel olarak duygusal ve psikolojik bir yıkım gerçekleşir ki bu
konuda akla gelen ilk şey kanserin öldürebildiğidir. Belirsizlik ve hayat
üzerindeki kontrolün kaybı kanser karşısında en çok görülen tepkidir
(McWilliam, Brown ve Stewart, 2000). Hastalık sürecinde kanser hastaları yaşam
kalitelerini bozan durumlarla karşılaşmaya başlarlar: Doktorların kendilerine
ilettikleri tıbbi bilginin karmaşıklığını anlamaya çalışmak, tedavinin fiziksel
ve psikolojik yan etkileriyle başa çıkmaya çalışmak, hastalığın ilerlemesi veya
tekrar etmesi korkusuyla yaşamak ve olası bir ölüm düşüncesiyle yüzleşmek. Bu
nedenledir ki kanserde yaşamın devamlılığını sağlamanın yanında ana amaç
hastalığın ve tedavinin hastanın iyilik hali ve işlevselliği üzerindeki olumsuz
etkisini en aza indirmektir (Arora, 2001).
Kanser bir hastalık olarak sürekliliği olan ve ölümcül olabilme
özelliği taşıması yanında davranışsal ve ruhsal tepkiler meydana getiren
umutsuzluk, kaldırılması güç ağrılar, korku, çaresizlik ve ölümle bir tutulan
önemli bir sorundur (Ateşçi ve ark., 2003; Babaoğlu ve Öz, 2003). Bunun gibi
düşünce ve duygulara yol açabilen bir hastalığa yakalanmanın, kişilerin uyumunu
olumsuz olarak etkileyen bir etmen olarak psikolojik zorluklar yaratması
kaçınılmazdır. Kanser tanısı alan hastalarda genel popülasyona göre daha yüksek
oranlarda psikiyatrik rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır (Arora ve ark., 2001;
Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy 1999; Meyer ve Mark 1995; Montgomery, Lydon ve
Lloyd, 1998; Nordin, Berglund, Glimelius ve Sjöden, 2001; Tokgöz ve ark.,
2008). Yaşam kalitesini etkileyen psikiyatrik rahatsızlık kendini sıklıkla
depresyon olarak göstermektedir (Ateşçi ve ark., 2003; Ersoy, 1999; Özgüven
1996; Tokgöz ve ark., 2008; Uchitomi, 2001). Bir diğer rahatsızlık ise
kaçınılmaz denilebilecek olan anksiyetedir (Nordin ve ark., 2001). Kanser
hastalarında anksiyete ve depresyonun belirlenmesi ve izlenmesi ile ilgili
gerekliliklerin yerine getirilmemesi, hastaların yaşam kalitesini düşürmekte,
yatış süresini uzatmakta, tedavi planına uyumu azaltmakta ve mental açıdan
hastaya zarar verdiği için, prognozu negatif yönde etkilemektedir (Giraldi, De
Vanna, Malagoli ve ark., 2007; Ersoy, 1999; Karakaş, 2007; Tokgöz ve ark.,
2008).
Kanserli hastalarda görülen psikiyatrik morbiditenin önemi kadar,
bu kişilerin etkileşim içinde bulundukları başta doktor olmak üzere hastane ve
yan kuruluşlarda çalışan sağlık personelinin hastaya olan tutumları ve
hastalığın yan etkileri ile ilgili bilgileri de önemlidir (Arora, 2003; Ateşçi
ve ark., 2003; Babaoğlu ve öz, 2001; Bahar, 2006; Bakker ve ark., 2001; Çam ve
Gümüş, 2006; Çelik ve ark., 2002; Fogarty ve ark., 1999; Kelleci, 2005; Lerman
ve ark., 2003; McWilliam ve ark 2000, Molleman ve ark., 1984). Yapılan
çalışmalarda, hekimin tek ve en önemli bilgi kaynağı olarak görüldüğü, bu
nedenle hekim ve diğer sağlık personelinin hastaya karşı tutumunun hastanın
depresyonu ve kaygısıyla ilişkili olabileceği, karşılıklı güvenin hastanın
tedaviye uyumunu etkileyebileceği belirtilmiştir (Alacacıoğlu, 2007; Arora,
2003; Baker ve ark., 2001; Çelik ve ark., 2002; Ersoy, 1999; Kelleci, 2005).
Kanser tanısının konulmasıyla ortaya çıkabilen psikolojik rahatsızlıklarda
hastanın kendisinden kaynaklanan bazı durumların da etkili olabileceği yapılan
araştırmalarda gösterilmiştir. Maguire’e (1985) göre hastalar doktorların ve
hemşirelerin kendi kişisel sorunlarına ayıracak zamanları olmadığını ve onları
rahatsız edebileceklerini, içinde bulundukları duyguların hastalıklarının
kaçınılmaz ve doğal bir sonucu olduğunu, bunların konuşulmasına gerek
olmadığını düşünerek açık davranmadıklarını ortaya koymuştur (akt. Özgüven,
1996). Bir diğer araştırmacı ise hastaların hastalıklarına karşı olan
tutumlarının ve değerlendirme biçimlerinin anksiyete, depresyon ve yaşam
kalitesiyle ilişkili olduğunu belirtmiştir (Karakaş, 2007).
Hastalığın fiziksel ve sosyal etkilerinin yanında, tedavinin
gidişatında önemli bir role sahip olan depresyon ve anksiyete ile ilgili
yaşanılan sıkıntıların konuşulacağı birinin eksikliği de bu hastalar için
önemli bir sorundur (Nordin ve ark., 2001). Hastaların hastalıkları ve yan
etkileri ile ilgili konuşabilecekleri tek kaynağın hasta yakınları olması hasta
için yeterli bir rahatlama getirmemektedir. Zira yapılan araştırmalar hasta
yakınlarında da neredeyse hastada görülen oranlarda depresyon görüldüğünü
göstermektedir (Alacacıoğlu, 2007; Babaoğlu ve Öz, 2003; Özgüven, 1996).
Salander (2010) yaptığı çalışmada, psikolojik yardım alan kanser hastalarının
dörtte üçünden fazlasının kanserle ilişkili olmayan veya uzaktan ilişkili
olabilecek stres veren ilişki sorunlarından bahsettiklerini belirterek,
kanserli hastaların psikolojik yardıma olan ihtiyaçlarının gerekliliğini ortaya
koymuştur.
Kişisel Deneyim ve Gözlemler
Bir buçuk yıldır kanser teşhisiyle tedavi görüp bu hastalığın
psikolojik, sosyal, ekonomik, fiziksel ve duygusal yan etkileriyle başa çıkmaya
çalışan biriyim. Bu süreç boyunca Ege Üniversitesi Hastanesi ve Şişli Etfal
Hastanesi Onkoloji Bölümü ve radyoterapi merkezlerinde sıra bekleyen 40 ila 60
yaş arası 35’i (%73) kadın, 13’ü (%27) erkek olmak üzere 48 kişi ile görüştüm.
Kadınların 26’sı (%74,3) metastaz yapmış meme kanseri, 4’ü (%11,4) akciğer
kanseri ve 5’i (%14,3) mide ve bağırsak kanseri tanısı almış iken erkeklerin
7’si (%54) prostat kanseri, 3’ü (%23) akciğer kanseri ve 3’ü (%23) de beyin
tümörü tanısı almış kişilerdi. Görüştüğüm 6 erkek ve 2 kadın hasta,
hastalıklarıyla ilgili olarak konuşmak istemediklerini belirterek görüşmeye
devam etmeyi reddettiler. Gerek kendi tecrübelerime gerekse görüştüğüm kanser
hastalarına yönelttiğim soruların (Ek-1’de gösterilmiştir) cevaplarına
dayanarak söyleyebilirim ki; hastaların çoğu hekimleri tarafından psikolojik
yardım almaya yönlendiriliyor ancak bu yardımı almaları kendi inisiyatiflerine
bırakılıyor. Görüşme yaptığım hastaların büyük çoğunluğu, doktorlarının
psikolojik yardım almalarının önemli olabileceğini belirttiğini ama buna rağmen
herhangi bir psikiyatrik veya psikolojik yardım almadıklarını belirttiler.
Literatürle uyumlu olarak, görüştüğüm hastaların çoğu doktorlarını anlamakta
güçlük çektiklerini, hastalıklarıyla ilgili yeterince bilgilendirilmediklerini
ve doktorlardan çok sağlık çalışanlarıyla iletişim problemleri yaşadıklarını
(Baker ve ark., 2001; Lerman ve ark., 1993), doktora kendi sorunlarını
anlatmaktan çekindiklerini (Maguire, 1985; akt. Özgüven, 1996), evde ise
yakınlarına zaten yük olduklarını ve onları daha fazla üzmek istemediklerinden
gerek hastalıkla gerekse hastalığın yarattığı psikolojik sorunlarla ilgili
konuşacak birini bulamadıklarını belirttiler.
57 yaşında olan bir kadın hasta: “Hem doktor hem de
etrafımdakiler hep hastalıkla ilgili soru soruyorlar, biri de çıkıp teyze nasıl
hissediyorsun, bir derdin bir üzüntün var mı? Ruh halin nasıl, anlatmak ister
misin? diye soran olmadı.”
54 yaşındaki bir erkek hasta: “Şimdiye kadar evde sözü geçen
tek kişi olarak evin en güçlüsüydüm. Kimse sözümden çıkamazdı. Şimdi herkese
muhtaç oldum. Her şeyi içime atıyorum, aklımdan geçenleri, yaşadığım sorunları
anlatamıyorum çünkü anlatsam eski güçlü kişi olmayacağım gözlerinde.”
54 yaşında bir kadın hasta: “Aklımda o kadar çok soru oluyor ki
doktora soracağım ama doktorun yanına gittiğimde orada ancak 15-20 dakika
kalabiliyorum. Bu sırada doktor tahlillere bakıyor fiziksel şikâyetlerimi
soruyor ve bana kendi dertlerimi anlatacak zaman kalmıyor. Doktorlar çok iyi
ama çok ciddiler, bir de dışarıda sıra bekleyen diğer hastalar olduğunu bildiğimden,
doktoru rahatsız etmek istemiyorum kendi sorunlarımla.”
48 yaşında bir kadın hasta: “Etrafımdakiler kanser olduğumu
öğrendiklerinde o kadar çok üzüldüler ki bir de ben kendi üzüntümden bahsedip
onlara daha fazla acı çektirmemek için hiçbir şey anlatmıyorum. Onlar değil ben
güçlü görünüyorum. Bazen tuvalette ağzımı kapatarak ağlıyorum ki sesimi
duymasınlar.”
50 yaşında bir kadın hasta: “Sanki kimse beni anlamıyor gibi
geliyor, evde kimseyle konuşamıyorum, ne hissettiğimi nereden bilecekler ki.
Ben de burada doktoru beklerken benim gibi kanser olan diğer hastalarla
konuşuyorum. Onlar benim yaşadıklarımı anlar.”
Kanser tanısı alan diğer hastalarla konuşarak rahatlama ve ancak
onların birbirlerini anlayabileceğini düşünme, görüştüğüm hastaların çoğunda
görülen bir durumdu.
55 yaşında bir erkek hasta; “Kendi doktorum iyi, hastanedeki
hemşireler de güler yüzlü ama radyoterapiye giderken çok zorluk yaşadım oradaki
doktor benimle göz göze bile gelmedi, doğru düzgün konuşmadı bile, hatta
radyoterapi görürken dizanteri olduğumu teşhis bile edemedi. Eğer radyoterapi
görmeden önce doktor beni neler beklediğini nasıl yan etkileri olabileceğini
bana söyleseydi, daha iyi mücadele ederdim’’ diyerek hekimi tarafından
bilgilendirilmenin önemini vurguladı.
49 yaşındaki bir diğer erkek hasta ise; “Doktorumun suratını
ciddi ve asık görünce hemen moralim bozuluyor, acaba ciddi bir sorun mu var,
hastalığım kötüye mi gidiyor diye endişeleniyorum ve doktor her şeyin iyi
olduğunu söylese bile kendimi iyi hissetmiyorum. Bir defasında randevusunu
geciktirdiğim ve tahlil kâğıtlarını kaybettiğim için doktor beni azarladı, hala
aynı doktora gidiyorum ama artık doktora hiçbir şey anlatmıyorum.”
Bu sözler, hekimin hastaya karşı tutumunun hastanın ruh hali
üzerindeki etkisinin ne kadar önemli olabileceğini göstermektedir.
Psikolojik yardımın gerekliliği ve önemi ile ilgili olarak
görüştüğüm hekimler ise hastaların depresyon ve stres gibi psikolojik
rahatsızlıklarının kanser tedavisini kötü yönde etkilediğini belirterek
psikososyal destek almalarının gerekliliğini, ruhsal iyilik halinin hastanın
tedavisini aksatmaması açısından önemli olduğunu, psiko-onkoloji bölümlerinin
yaygınlaştırılmasının gerektiğini vurguladılar. Hekimler, hastalarını kanserin
psikolojik yan etkileri ile ilgili bilgilendirdiklerini, psikiyatrik veya
psikolojik yardım almanın önemli olabileceğini hastalarına ilettiklerini ancak
psikolojik yardım alma gönüllülük esasına dayandığı için hastaları buna
zorlamadıklarını belirttiler.
Sonuç
Yukarıda bahsedilen çalışmalar göz önüne alındığında kansere ve
kanser hastalarına disiplinlerarası bir yaklaşımın ve de psikososyal
müdahalenin önemli olabileceği görülmektedir (Demiralp, 2006; Fobair, 1997;
Goodwin ve ark., 2001; Meyer ve Mark, 1995). Kanserle beraber ortaya çıkan psikiyatrik
morbidite, tedavi sürecini ve hastanın yaşam kalitesini kötü etkilemesi
açısından müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Bu müdahale süreci, hastanın
tıbbi tedavisiyle eş zamanlı ilerlemeli ve bu konuda uzman psikiyatrist ve
psikologlar tarafından yerine getirilmelidir. Kanser hastalarının ihtiyaç
duyduğu psikososyal müdahale biçimleri birkaç başlıkta toplanabilir. Bunlardan
ilki, gerek hekimlerin gerek hastayla iletişim içinde bulunan diğer sağlık
personelinin hastalığın psikolojik yan etkileri konusunda bilgilendirilmesi ve
personele iletişim becerilerinin kazandırılmasıdır. İkincisi, hem hasta hem de
hasta yakınlarının hastalığın doğası, gidişatı ve tedavi süreci boyunca
oluşabilecek psikolojik, fizyolojik ve sosyal yan etkileri konusunda bilgilendirilecekleri
ve istedikleri zaman gerek telefonla gerekse bizzat başvurabilecekleri bir
birimin oluşturulmasıdır. Üçüncüsü, kanser hastalarının olası depresyon,
anksiyete ve uyum sorunlarının giderilmesi için psikolojik yardım almalarının
sağlanmasıdır. Hastalar için gerekli olan psikolojik konsültasyonun gerekliliği
ve önemi hekimler tarafından hastalara daha iyi anlatılmalı ve psikiyatrik
morbidite daha sık kontrol edilmelidir. Hatta bu psikolojik yardımdan hastaya
bakım veren hasta yakınlarının da faydalanması sağlanmalıdır. Psikolojik yardım
bireysel ve/veya grup terapileri şeklinde planlanabilir. Yapılan çalışmalarda
destekleyici ve ifade odaklı grup terapilerinin kanserli hastalardaki acı
algısını ve ruh durumunu olumlu yönde etkilediği (Goodwin ve ark., 2001), hasta
eğitimi odaklı grup terapilerin hastaların depresyonunu ve anksiyetesini
azalttığı ve tıbbi tedavi ile ilgili daha az sorun yaşamalarına yardımcı olduğu
(Fobair, 1997), bilişsel davranışçı grup ve bireysel terapilerin hastaların
psikososyal uyumlarını arttırdığı, acı duygusunu kontrol edebilmelerine ve daha
az stres yaşamalarını sağladığı (Dalton, Keefe, Carlson ve Youngblood, 2004;
Fobair, 1997) ortaya konmuştur.
Kanser vakalarında görülen psikiyatrik morbiditenin sıklığı ve
psikososyal müdahalenin önemi artık iyice bilindiğinden hastanelerin onkoloji
bölümlerinde psiko-onkoloji birimleri açılmaya başlanmıştır. Ancak
yaygınlaştırılması kritik önem taşıyan bu birimler henüz Türkiye genelinde
yaygın ve tam işlerliğe sahip değildir. Kanser vakalarının tedavisinde sadece
hastalığın tedavisine odaklanılmamalı, kanser hastası olan kişinin iyilik hali
bütüncül bir bakış açısıyla ele alınmalıdır. Psiko-onkoloji birimlerinin
çalışmaları kanser hastalarının yaşam kalitelerinin ve tedavi uyumlarının
artırılmasında önemli bir yer tutarken, bu alanda uzmanlaşacak ve bu birimlerde
çalışacak klinik ve diğer alanlardan psikologların da sayısının artması
gerekmektedir.
Kaynaklar
Alacacıoğlu, A.
(2007). Kanser hastaları ve hasta yakınlarının depresyon, umutsuzluk ve kaygı
düzeylerinin değerlendirilmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İç
Hastalıkları Anabilim Dalı Tıbbi Onkoloji Uzmanlık Tezi, İzmir.
Arora, N. K.,
Gustafson, D. H., Hawkins, R. P., McTavish, F., Cella, D. F., Pingree, S.,
Mendenhall, J. H ve Mahvi, D. M (2001) ‘‘Impact of Surgery and Chemotherapy on
the Quality of Life of Younger Women with Breast
Carcinoma: A Prospective Study’’, Cancer, 92, 1288–1298.
Arora, N. K
(2003) ‘‘Interacting with cancer patients: The significance of physicians’
communication behavior’’, Social Science & Medicine, 57, 791–806
Ateşçi F. Ç,
Oğuzhanoğlu N. K, Baltalarlı, B., Karadağ, F., Özdel, O ve Karagöz, N. (2003).
‘‘Kanser hastalarında psikiyatrik bozukluklar ve ilişkili etmenler’’, Türk
Psikiyatri Dergisi 14(2), 145-152.
Babaoğlu, E ve
Öz, F (2003). ‘‘Terminal dönem kanser hastasına bakım veren eşlerin duygusal ve
sosyal sorunları arasındaki ilişki’’, Hemşirelikte Araştırma Geliştirme
Dergisi, 5(2), 24-33.
Bahar, A. (2007).
‘‘Kanser hastalarına psikososyal yaklaşım’’, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Dergisi, 10, 1.
Bakker, D. A.,
Fitch, M. I., Gray, R., Reed, E., ve Bennett, J. (2001). ‘‘Patient-health care
provider communication during chemotherapy treatment: The perspectives of women
with breast cancer’’, Patient Education and Counseling, 43, 61–71.
Çam, O ve Gümüş,
A.B. (2006). ‘‘Meme kanserli kadınlar için duygusal destek odaklı
hemşirelik girişimleri’’, C. Ü. Hemşirelik Yüksekokulu Dergisi, 10 (3)
Çelik, G., Dilek,
L., Andrieu, M. N., Hiçsönmez, A., Akfırat, C., Çağar, A., Karaca, M., Erişir,
B., ve Kurtman, C. (2002). ‘‘Klinik radyoterapide psikososyal
problemler’’, Ankara Üniversitesi Dikimevi Sağlık Hizmetleri Meslek
Yüksekokulu Yıllığı, 1(3), 25-28.
Dalton, J. A.,
Keefe, F. J., Carlson, J., ve Youngblood, R. (2004). ‘‘Tailoring
Cognitive-Behavioral Treatment for Cancer Pain’’, Pain Management Nursing, 5(1),
3-18.
Demiralp, M.
(2006). Gevseme egitiminin, adjuvan kemoterapi uygulanan meme kanserli
hastalarda, anksiyete ve depresyon belirtileri, uyku kalitesi ve yorgunluk
üzerine etkisi, Genelkurmay Baskanlıgı Gülhane Askeri Tıp Akademisi Saglık
Bilimleri Enstitüsü Psikiyatri Hemşireliği Doktora Tezi, Ankara.
Ersoy, M. A
(1999). Kanser hastalarında depresyon tanısının incelenmesi, Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, İzmir.
Fobair, P.
(1997). ‘‘Cancer Support Groups and Group Therapies: Part I. Historical and
Theoretical Background and Research on Effectiveness’’, Journal of
Psychosocial Oncology. 15(I).
Fogarty, L. A.,
Curbow, B.A., Wingard, J.R., McDonnell, K., ve Somerfeld, M.R. (1999). ‘‘Can 40
Seconds of Compassion Reduce Patient Anxiety?’’, Journal of Clinical
Oncology, 17, 371-379.
Goodwın, P. J.,
Leszcz, M., Ennıs, M., Koopmans, J., Vıncent, L., Guther, H., Drysdale, E.,
Hundleby, M., Chochınov, H. M., Navarro, M., Speca, M., ve Hunter, J.
(2001). ‘‘The effect of group psychosocıal support on survıval ın metastatıc
breast cancer’’, The New England Journal of Medicine, 245(24),
1719-1725.
Karakaş, S. A.
(2007). Kanser hastalarının hastalığı değerlendirme biçimlerinin anksiyete
depresyon ve yasam kalitesine etkisi, Atatürk Üniversitesi Sağlık Bilimleri
Enstitüsü Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
Kelleci, M
(2005). ‘‘Kanser hastalarının umudunun geliştirilmesine yönelik hemşirelik
girişimleri’’, Anadolu Psikiyatri Dergisi 6: 41-47.
Lerman, C., Daly,
M., Walsh, W. P., Resch, N., Seay, J., Barsevick, A., Birenbaum, L., Heggan,
T., ve Martin, G.(1993). ‘‘Communication between patients with breast cancer
and health care providers: Determin ants and implications’’, Cancer, 72,
2612–2620.
McWilliam, C. L.,
Brown, J. B ve Stewart, M (2000). ‘‘Breast cancer patients’ experiences of
patient–doctor communication: a working relationship’’, Patient
Education and Counseling, 39, 191-204.
Molleman, E.,
Krabbendam, P. J., ve Annayas, A. A. (1984). ‘‘The significance of the
doctor–patient relationship in coping with cancer’’, Social Science &
Medicine, 18, 475–480.
Montgomery, C.,
Lydon, A., ve Lloyd. (1999). ‘‘Psychologıcal dıstress among cancer patıents and
ınformed consent’’, Journal of Psychosomatic Research, 46(3) 3, 241–245.
Meyer, T. J., ve
Mark, M. M. (1995). ‘‘Effects of psychosocial ınterventions with adult cancer
patients: a meta-analysis of randomized experiments’’, Health Psychology, 14(2),101-108.
Nordin, K.,
Berglund, G., Glimelus, B., ve Sjöden, P.O. (2001). ‘‘Predicting anxiety and
depression among cancer patients: a clinical model’’, European Journal of
Cancer, 37, 376-384.
Özgüven, D. H
(1996). İbni Sina Hastanesi Tıbbi Onkoloji Kliniği’nde Yatarak Tedavi Gören
Kanser Hastaları ve Yakınlarında Psikiyatrik Morbidite, Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Ankara.
Tokgöz, G.,
Yaluğ, İ., Özdemir, S., Yazıcı., A., Uygun, K ve Aker, T. (2008). ‘‘Kanser
hastalarında majör depresyon yaygınlığı ve ilişkili etkenler’’, Anadolu
Psikiyatri Dergisi, 9, 59-66.
Uchitomi, Y.
(2001). ‘‘Depression in cancer patients’’, Japanese Journal Of Clinical
Medicine, 59(8), 1583-1587.
Salander, P.
(2010). ‘‘Motives that cancer patients in oncological care have for consulting
a psychologist: an empirical study’’, Psycho-Oncology 19: 248–254.
Ek-1: Kanser Hastaları İle Görüşme Formu
1.
Yaş:
2.
Cinsiyet
3.
Kanserin Türü:
4.
Hastalıkla ilgili ne kadar bilgiye
sahipsiniz?
5.
Hekiminizin hastalığınızla ilgili
size verdiği bilgileri anlıyor musunuz?
6.
Hekiminizle hastalığınızla ilgili
rahatça konuşabiliyor musunuz?
7.
Hemşire, radyoloji teknisyeni ve
diğer sağlık çalışanları ile rahatça konuşabiliyor ve derdinizi anlatabiliyor
musunuz?
8.
Hekiminiz size hastalığınızın
depresyon, kaygı ve stres gibi psikolojik yan etkilerinden bahsetti mi?
9.
Hekiminiz sizi psikiyatrik veya
psikolojik yardıma yönlendirdi mi?
10.
Eğer yönlendirme olduysa siz
herhangi bir psikolojik yardım aldınız mı?