Sosyal İnşacı Perspektifle Irkçılığı İncelemek: Farklı Analiz Düzeylerindeki Çalışmaların Karşılaştırmalı Bir Değerlendirmesi


                      Umut Şah
umutsahh@gmail.com

Bu yazıda, ırkçılıkla (racism) ilgili olarak yapılmış çalışmalar inceleme konusu edilmektedir. Bu amaçla, literatür taraması sonucunda seçilen 10 ampirik çalışma (Chiang, 2010; Bonilla-Silva ve Forman, 2000; Augoustinos, Tuffin ve Rapley, 1999; Verkuyten, 2005; Simmons ve Lecouteur, 2008; Capdevila ve Callaghan, 2008; Teo, 2000; Wilson, 2008; Zembylas, 2010; Ryosho, 2011), sosyal inşacı bir perspektiften hareketle teorik ve yöntemsel olarak karşılaştırılacak ve değerlendirilecektir. Makalelerin seçiminde, ırkçılığın incelenmesinde sosyal inşacı paradigmaya dayanan veya ondan beslenen yaklaşımların ve analiz yöntemlerinin kullanılmış olmasına dikkat edildi. Söz konusu karşılaştırma ve değerlendirmeler ise yine sosyal inşacı paradigma çerçevesinde yapılacaktır.

Makalelerin Karşılaştırılması

Çalışmaların tümüne baktığımızda, ‘ırkçılığın’ –geleneksel yaklaşımların aksine- bireysel/içsel değil de toplumsal/sosyal bir mesele olarak ele alındığı söylenebilir. Buna göre, ırkçılık, toplumsal/sosyal olarak inşa edilen, çeşitli dilsel ve söylemsel kaynaklara dayanan ve bunlar aracılığıyla sürdürülüp meşrulaştırılan (veyahut icra edilen) bir kategori/fenomen olarak kavramsallaştırılmıştır. Bu çerçevede sözü edilen çalışmaların, –az veya çok- eleştirel bir yaklaşımla ırkçılığın çeşitli görünümlerini ortaya koymaya çalıştıkları söylenebilir.

Bu tür eleştirel ve teorik (sosyal inşacı) bir ortaklığa karşın, yine de bu çalışmalarda, birbirinden farklı yöntemsel yaklaşımların söz konusu olduğunu görüyoruz; bazı çalışmalar konuşma analizi, söylem analizi ve tematik içerik analizi gibi analiz yöntemlerini tek başına kullanmışken, bazılarında birden fazla analiz yöntemi bir arada kullanılmıştır. Bazıları karşılıklı konuşmalardaki ırkçılığı incelemiş, bazıları ise çeşitli metinleri veya haberleri analiz etmiştir.

Öncelikle, çalışmaların tümünde, ırkçılığın soyut ve sabit bir kavram olarak değil bireylerin bizzat içine dâhil oldukları çeşitli toplumsal/sosyal (dilsel ve dilsel-olmayan) pratikler içerisinde icra ettikleri somut ve bağlamsal bir mesele olarak ele alındığını söyleyebiliriz. Böyle bir ele alış ise ırkçılığın bu pratikler içerisinde nasıl inşa edildiğini,  hangi görünümlerle ortaya çıktığını ve ne tür dilsel/semantik stratejilerle müzakere edildiğini/sürdürüldüğünü incelemeyi gerektirir. Elimizdeki çalışmaların tümünde, ırkçılık böyle bir perspektifle inceleme konusu edilmekle birlikte, bunlar arasında çeşitli farklılaşmalar vardır; bazıları söz konusu incelemeyi daha mikro düzeyde (örneğin konuşmadaki sıra alış ve akış organizasyonu açısından) yapmışken, bazıları da biraz daha makro bir açıdan (retoriksel stratejiler, açıklayıcı repertuarlar, özne pozisyonları gibi) incelemişlerdir. Bazılarında ise daha makro bir perspektifle işin içine ideolojik analizler de dahil edilmiş; bu çalışmalarda ırkçılık bir ideoloji olarak ele alınmış ve ırkçılığın çeşitli görünümleri ve söylemleri bu çerçevede analiz edilmiştir.

Analizi diğerlerinden biraz daha mikro bir düzeyde yürütmüş olan Chiang (2010), televizyondaki bir açık oturumda tartışan iki konuşmacının ırkçılıkla ilgili mevzuları konuşurken birbirlerine yönelttikleri suçlamaları ve yaptıkları savunmaları hem (“konuşma analizi” perspektifinden hareketle) konuşmalardaki akış organizasyonu açısından hem de kullandıkları semantik stratejiler açısından analiz etmiştir. Çalışmaların dördünde ise konuşma akışı ve sıra alışlar kadar mikro bir analiz yürütülmemiş; ama konuşmacıların ırkçılığı nasıl konuştuklarına, hangi dilsel/semantik stratejileri kullandıklarına ve ne tür retoriksel manevralarda bulunduklarına bakılmıştır (Bonilla-Silva ve Forman, 2000; Ryosho, 2011; Wilson, 2008; Simmons ve Lecouteur, 2008). Bonilla-Silva ve Forman (2000) ABD’deki beyaz üniversite öğrencileriyle mülakatlar yapmış ve öğrencilerin ırkçılığı nasıl konuştuklarını ve dahası açıkça ırkçı olmayan bir ırkçı söylemi ne tür stratejilerle dolaşıma soktuklarını ve bununla nasıl müzakere ettiklerini incelemiştir. Wilson (2008) ve Ryosho (2001) da benzer şekillerde, mülakatlar yaparak kendi katılımcılarının (birincisinde ABD’li beyaz işçiler, diğerinde azınlık veya göçmen olan bakıcı kadınlar) ırkçılığı nasıl konuştuklarını ve açıklamalarında kullandıkları stratejileri analiz etmişlerdir. Simmons ve Lecouteur (2008) ise doğrudan bireylerin konuşmalarına bakmak yerine Avustralya’da biri yerlilerin çıkardığı diğeri de yerli-olmayan Avustralyalıların çıkardığı iki ayaklanmaya ilişkin olarak medyadaki söylemleri (gazete haberleri, TV ve radyo programları, parlamento tartışmaları) incelemişler ve ırkçılığın bu söylemlerde/metinlerde nasıl ortaya çıktığını, ayaklanmalara ilişkin haberlerin ne tür dilsel stratejilerle ırkçı bir çerçevede sunulduğunu ve ne tür retoriksel araçların kullanıldığını analiz etmişlerdir.

Geriye kalan beş araştırmada (Augoustinos ve ark., 1999; Verkuyten, 2005; Capdevila ve Callaghan, 2008; Teo, 2000; Zembylas, 2010) ise yine konuşmacıların veya çeşitli gazete haberlerinin ırkçılığı konuşmada/haberlerde nasıl icra ettiklerini ve bunu ne tür dilsel stratejileri kullanarak yaptıklarını incelemekle birlikte, meseleyi daha makro bir boyuta taşımış ve ırkçılığın söylemsel kaynaklarını (açıklayıcı repertuarlar gibi), özne pozisyonlarını, milliyetçilik ve sınıfsal meselelerle ilişkisini ve de bir ideoloji olarak işlevlerini anlamaya çalışmışlardır. Augoustinos ve arkadaşları (1999) Avustralya’daki beyaz (yerli-olmayan) üniversite öğrencilerinin Aborjinler hakkında konuşurken hangi söylemsel kaynakları ve açıklayıcı repertuarları kullandıklarına bakmışken; Verkuyten (2005) yaptığı analize özne pozisyonlarını da eklemiştir. Ona göre, konuşmacıların kullandıkları söylemsel stratejiler, kendilerini nasıl (hangi yaygın söylemler içerisinde) konumlandırdıklarıyla bağlantılıdır. Bu yüzden de kendi çalışmasında Hollandalıların ve  Hollanda’da yaşayan azınlıkların etnik ayrımcılık ve ırkçılık hakkında konuşurken hangi söylemsel stratejileri ve kaynakları kullandıklarını incelerken bireylerin içinden konuştukları özne pozisyonlarını da anlamaya çalışmıştır. Capdevila ve Callaghan (2008), Teo (2000) ve Zembylas (2010) ise eleştirel bir perspektifle, ırkçılığı biraz daha makro bir boyutta ele almışlardır. Capdevila ve Callaghan (2008), İngiltere’de muhalif parti liderinin sığınmacılarla ilgili olarak yaptığı bir konuşmayı Foucaultcu söylem analizi ile incelemişlerdir; onlar da öncelikle ırkçı olmadığını iddia eden birinin konuşmasında ırkçılığın nasıl ortaya çıktığını, ne tür söylemsel stratejilerin kullanıldığını ve sığınmacılara ilişkin olumsuz argümanların ne tür retoriksel stratejilerle devreye sokulduğunu analiz etmiş; ancak bununla kalmayarak bu tür bir (gizli veya yeni) ırkçılığın ne gibi işlevleri olduğunu ve hangi iktidar pratiklerine/ilişkilerine hizmet ettiğini de meseleye dâhil etmişlerdir. Teo (2000) da eleştirel söylem analizi perspektifinden hareketle gazete haberlerinde ırkçılığın ideolojik olarak nasıl inşa edildiğini ve nasıl meşrulaştırılıp normalleştirildiğini incelemiştir; Avustralya’daki iki ayrı gazete haberlerinde göçmen Vietnamlılara yönelik ırkçılığın ne tür söylemsel ve retoriksel stratejilerle inşa edildiğini ve bu ırkçı söylemlerin nasıl aslında ideolojik olarak yaygın iktidar, ırksal eşitsizlik ve güç ilişkilerinin sürdürülmesi ve meşrulaştırılmasıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Zembylas (2010) ise Kıbrıs’taki 3 Rum okulunda Rum çocuklar ile azınlık olan Türk çocukların ırkçılığı nasıl konuştuklarını, inşa ettiklerini ve deneyimlediklerini incelemek üzere kesişimsel analiz (intersectional analysis) yapmıştır; öncelikle diğerleri gibi o da Rum ve Türk çocukların ırkçılık ve birbirleri hakkında nasıl konuştuklarına, ne tür sınıflandırmalarda bulunduklarına, nasıl stratejiler kullandıklarına bakmış; ama aynı zamanda bunların milliyetçilik, etnik köken, sınıfsal ilişkiler gibi başka meselelerle nasıl kesiştiğini ve ne tür işlevlere sahip olduğunu anlamayı analizin asıl mevzusu olarak ele almıştır.

Görüldüğü gibi, analiz düzeyleri açısından birbirinden farklılaşmakla beraber, çalışmaların tümünde sosyal inşacı paradigmaya dayanan söylemsel bir teorik perspektif benimsenmiştir. Böyle bir teorik çerçeve ise beraberinde pozitivist metodolojinin ve niceliksel yöntemlerin yerine bu teorik çerçeveye (yani söylemsel perspektife) uygun yöntemlerin kullanımını getirmektedir. Burada ele aldığımız çalışmaların tümünde de bu nedenle niteliksel veriler (bireysel ve grup mülakatları, televizyon tartışmaları, meclis konuşmaları, odak grup tartışmaları, katılımlı gözlem, gazete ve televizyon haberleri) ve niteliksel analizler (konuşma analizi, söylem analizi, kesişimsel analiz, içerik analizi) kullanılmıştır. Çalışmaların hemen hepsinde tek çeşit veri kullanılmışken (özellikle de mülakat veya grup tartışmaları), 3 tanesinde birden fazla veri kaynağı kullanılmıştır; Zembylas (2010) çalışmasında Rum ve Türk çocuklarıyla 3-5 kişilik gruplar halinde görüşmeler yapmış olmasının yanı sıra etnografik gözlem notlarını ve okullara/eğitim sistemine ait çeşitli dökümanları da veri kaynağı olarak kullanmış; benzer şekilde Wilson (2008) da mülakatların yanı sıra katılımlı gözlemlerden yararlanmıştır. Simmons ve Lecouteur (2008) ise Avustralya’daki medya söylemlerini analiz ederken TV ve radyo programları ile gazete haberlerinin yanı sıra parlamento tartışmalarını da kullanmıştır.

Kullanılan veri kaynakları açısından bir diğer farklılaşma ise (anlık/aktüel) konuşmaların mı (talk) yoksa metinlerin mi tercih edilmiş olduğudur. Üçü dışında çalışmaların tümünde bireylerin aktüel konuşmalarının birincil veri olarak analiz edildiği görülmektedir. Geriye kalan üç çalışmada ise (Teo, 2000; Simmons ve Lecouteur, 2008; Capdevila ve Callaghan, 2008) çeşitli metinler (sırasıyla gazete haberleri, TV ve radyo programlarının ve parlamento tartışmalarının yazı dökümleri ve bir politikacının konuşmasının metni) temel veri kaynağı olarak kullanılmıştır.

Yukarıda anlatıldığı gibi, ırkçılığın konuşmalarda veya çeşitli metinlerde nasıl inşa ve icra edildiğini incelemek üzere, çalışmaların hemen hepsinde söylem analizinin çeşitli versiyonları kullanılmıştır. Her araştırmacı esas ilgisi çerçevesinde (dilsel ve retoriksel stratejiler, söylemsel kaynaklar, açıklayıcı repertuarlar, özne pozisyonları, iktidar ilişkileri veya ideoloji) belirli bir (daha mikro veya makro düzeyde olan) söylem analizi versiyonunu kullanmıştır (bir tek Chiang [2010] söylem analizinin yanı sıra konuşma analizinden de faydalanmıştır). Örneğin, Teo (2000) ırkçılığı ideolojik olarak incelemek üzere eleştirel söylem analizi ve Capdevila ve Callaghan (2008) da Foucaultcu söylem analizi uygulamışken, ırkçılığın söylemsel kaynaklarıyla ilgilenen Chiang (2010), Bonilla-Silva ve Forman (2000), Augoustinos ve arkadaşları (1999), Verkuyten (2005) ile Simmons ve Lecouteur (2008) ise daha mikro düzeyde bir söylem analizi yapmışlardır. Wilson (2008) ve Ryosho (2011) ise söylem analizinden ziyade daha çok tematik içerik analizi denilebilecek bir analiz prosedürü kullanmışlar. Son olarak, Zembylas (2010) ırkçılığın milliyetçilik, etnisite ve sınıfsal konum ile kesişimlerini incelemek üzere ‘kesişimsel teori’ye (intersectional theory) dayanan bir analiz (intersectional analysis) kullanmıştır; ancak bu analiz de niteliksel bir analiz olarak söylem analiziyle çeşitli ortaklıklar taşımaktadır.

Sonuç

Burada ele aldığım çalışmaları, en başta da belirttiğim gibi, sosyal inşacı paradigmaya ve söylemsel perspektife dayandıkları için tercih ettim. Bunun en büyük sebebi, bizzat bu çalışmaların da göstermiş olduğu gibi, ırkçılığın incelenmesinde pozitivist paradigmanın ırkçılık kavramsallaştırmasının sığ ve yetersiz kalması ve özellikle de ırkçılığın eskisi gibi açık olmayan yeni/modern/gizli biçimlerinin açığa çıkarılmasına uygun teorik ve analitik bir perspektif sunmayışı/sunamayışıdır. Bonilla-Silva ve Forman’ın (2000) çalışmasında, bu durum açıkça ortaya konulmuştur; araştırmacılar aynı katılımcılarla (üniversite öğrencileri) hem anket çalışması hem de mülakatlar yapmışlar ve anketlerin öğrencilerin ırkçılığı icra etmede kullandıkları çeşitli dilsel stratejileri ve yeni/modern/gizli ırkçı-dili (racetalk) açığa çıkarmada yetersiz olduklarını göstermişlerdir.

Söylemsel perspektif ise ırkçılığı sabit ve bireysel bir fenomen olarak değil de çeşitli görünümleri ve versiyonları olan, bağlama özgü ve sosyal bir mesele olarak ele alışıyla ve sunduğu analitik araçlarıyla, söz konusu meseleyi incelemek, analiz etmek ve çeşitli mikro/makro boyutlarını ortaya sermek üzere çok daha sağlam bir çerçeve sağlamaktadır. Burada unutulmaması gereken, ırkçılığın, geniş çaplı toplumsal ve hatta küresel bir problemler ağı yaratmış olduğu ve yaratmaya devam ettiğidir. Bu nedenle, ırkçılığın incelenmesinin ve çeşitli veçhelerinin ifşa edilmesinin sadece akademik bir mesele olmadığının, bunun ötesinde toplumsal ve küresel bir mesele olduğunun farkında olarak bu konuda yapılan/yapılacak çalışmalarda eleştirel ve refleksif bir tutumun her daim canlı tutulması en önemli analitik hedef olmalıdır.


KAYNAKÇA

Augoustinos, M., Tuffin, K. ve Rapley, M. (1999). Genocide or a failure to gel? Racism, history and nationalism in Australian talk. Discourse & Society, 10(3), 351-378.

Bonilla-Silva, E. ve Forman, T.A. (2000). “I am not a racist but …”: Mapping white college students’ racial ideology in the USA. Discourse & Society, 11(1), 50-85.

Capdevila, R. ve Callaghan, J.E.M. (2008). ‘It’s not racist. It’s common sense’. A critical analysis of political discourse around asylum and immigration in the UK. Journal of Community & Applied Social Psychology, 18, 1-16.

Chiang, S.Y. (2010). “Well, I am a lot of things, but I’m sure not a bigot”: Positive self-presentation in confrontational discourse on racism. Discourse & Society, 21(3), 273-294.

Ryosho, N. (2011). Experiences of racism by female minority and immigrant nursing assistants. Affilia: Journal of Women and Social Work, 26(1), 59-71.

Simmons, K. ve Lecouteur, A. (2008). Modern racism in the media: Constructions of ‘the possibility of change’ in accounts of two Australian ‘riots’. Discourse & Society, 19(5), 667-687.

Teo, P. (2000). Racism in the news: A critical discourse analysis of news reporting in two Australian newspapers. Discourse & Society, 11(1), 7-49.

Verkuyten, M. (2005). Accounting for ethnic discrimination: A discursive study among minority and majority group members. Journal of Language and Social Psychology, 24(1), 66-92.

Wilson, J.B. (2008). The racialized picket line: White workers and racism in the Southern California Supermarket Strike. Critical Sociology, 34(3), 349-367.

Zembylas, M. (2010). Children’s construction and experience of racism and nationalism in Greek-Cypriot primary schools. Childhood, 17(3), 312-32.